ZNĞ YNKNĞRM SG AUSUWZ?UWRZ MŞUZ?T ZŞĞİ |
Judulr t uğquzuüğşl nğ fşğ<rz +ğşğnd gzkuj=rz znğ ynknğrm sg iışp,ndu, t sşğ ausuwz=uwrz mşuz=tz zşği şd ausuwz=g uzüus sg şdi szuju, t huxumındszşğnd şd aumusuğındkrdzzşğnd ynğqndkşuzj ux<şd! Usçnp< ub.uğar ihuxzujnp suaujnd ausuouğumr aşışduz=nf m'uhğrz= cusuzumubğ<uz sg şğç ustz uışzt udşlr htı= ndzrz= sruizndkşuz nd rğşğ+üzndkşuz^ çuwj şd uwzhti Ersuışığ- Ustz rzv imiud şğç Htw+plndr şmşpşjşuj Kupuwrz :nğendğer Uışzuhşı İrsnz Vt=ts ağuhuğumşj nğnbnds sg^ giı nğnd^ hubı+zuzm mg axvumndtrz Tiuşuz fuğcuğuzr şğmnd ız+ğtzndarzşğ% İukşzrm Zbuz nd Uxlrz Şbrlktyt! Ht+plndr uwi nğnbndsg uzsr<uhti ışpr ındud .riı aumuöeşjndkrdzzşğnd! Ağuhuğum r<uz şğmnd ız+ğtzndarzşğnd hubıhuzzşğg^ Tiuşuzr arz nd znğ iuzşğ^ nğnz= animt mus ub.uğar ıuğçşğ mtışğtz^ çnpn=r uğıuwuwındkrdzzşğ ndzşjuz^ huauz<şjrz nğ Htw+plndr Kupuwrz :nğandğeg şı uxzt rğ nğnbndsg! Şğç ıumudrz mg buğndzumndtrz uwi auğjr bndğ< gir- Sşz= ul^ rzvhti hrır wrbşz sşğ gzkşğjnpzşğg^ gzeuğqum w+endu,nf sg uxu<uğmşjrz= nğ İrsnz Vt=ts fşğuışindkşuz şzkuğmt rğ nğnbndsg! İrsnz Vt=ts sşğ kşğkrz st< ağuhuğumndu, şğmuğubndzv w+endu,nf sg çujuığndkrdzzşğ ındud nd mnv gğud zuşd nğ Tiuşuzg irğnpzşğg ausu.sçndrz nd rğşzj +cuzeumndkrdzg çşğşz Tiuşuzt zşği ırğnp .zerğzşğnd lnd,suz ausuğ! Şğç ıumudrz mg buğndzumndtğ Tiuşuzr auğjnf iışp,ndu, ıuüzuhg^ H$ Hşığni Brğrz+plnd gzmşğuwrz stıruwr fğuw buı lndğ< hzendszşğ wuxu< =bşj! Hşığni Brğrz+plnd mğmzşj Tiuşuzr auğjnf Htw+plndr ets rğ erğ=udnğndsg^ .+işjud zuşd Htw=+ör suirz^ hzeşj kt uwi buı auğndiı kuprz srlrnzzşğg i.ul suıumuğuğndkşuz aşışduz=nf bnüruju, şz^ hzeşj ıumudrz nğ iışp,ndu, ıuüzuhrz kşğşdi aşprzumzşğz şz Uğus İğçuöuzr mnpszumrjzşğg nğnz= vşz mğju, suğişl Huığruğ=umuz gzığndkşuz gzkuj=rz rğşzj uhğu, huğındkrdzg! Hğ$ Brğrz+plnd rğ uwi hzendszşğnf ıuüzuhg ıuğu, şpud ethr uwl üşırzzşğ şdi! Uwi uzüus huıui.uz sg şmud Uğus İğçuöuztz nğ susndlrz pğmndu, Çuj Zusumnf sg huıui.uzşj Hşığni Brğrz+plndrz^ uz ul rğ muğürz obendszşğ nd erınpndkrdzzşğ gğud &Uğus İğçuöuzr ul üğndkrdzg mg ağuıuğumşz= sşğ srdi irdzumzşğndz st</! Hşığni Brğrz+plndr mnpst Htw=+ör suirz muıuğndu, =zzueuındkrdzzşğndz çudumuz muğşdnğ huıui.uz sgz ul şmud Htw=+ör İ$ Zrmnpuwni şmşpşjdnw Kupumuz :nğandğetz^ nğ aşğ=şj Hğ$ Brğrz+plndrz hzendszşğg nd obüğrı ışpşmndkrdzzşğ ındud Htw=+ör ndzşju, buı lud erğ=rz suirz &Htw=+ör huıui.uzg uwi+ğ sşz= ul ağuıuğumu, şz= sşğ srdi irdzumzşğndz st</! Uwi çnlnğg uğetz çudumuz ,uzğ skznlnğı iışp,u, trz nğ wuzmuğ, uzumzmul çuzufto sgz ul ,uüşjud uwi uzüus şğşiyn.uz Muğ+ Yuwluzr nd Usşz$ I$ İuaum Ç$ Huığruğ= İğçuöuzr sr<şd! Muğ+ Yuwluz^ rğşz aşı muıuğndu, auğjuöğnwjr sg gzkuj=rz uzeğueuğqşğ t huığruğ=umuz fşğ<rz gzığndkşuz nd hzeşğ t nğ Huığruğ=umuz fşğ<rz gzığndkrdzg .u.ıu, t sşğ uduzendkrdzzşğg^ şğmnd İğçuöuzzşğndz ul ünğ,rz şmu, t endğir kşmzu,ndzşğnd suizumjndkşuz ux<şd hşındkşztz eğndu, uğüşl=g! Muğ+ Yuwluzr uwi znğ hzendsrz huıui.uz sg şmud Usşz$ İ$ Huığruğ= İğçuöuztz^ nğ <ğşj Muğ+ Yuwluzr hzendszşğg nd wrbşjndj nğ huığruğ=umuz gzığndkrdzzşğg gzeauzğuhti şğmnd kşmzu,ndnf^ şğçşsz znwzrim stm kşmzu,ndnf muıuğndu, t! Muğ+ Yuwluzz ul uwi uzüus çuj zusumnf sg huıui.uzşj Huığruğ= İğçuöuzrz şd mğmzşj rğ ışiumtızşğg! Sşğ t<şğndz st< mg ağuıuğumşz= zuşd uwi şğmnd zusumzşğg! Rzvhti mg ışizndr^ hzendszşğz nd iışp,ndu, ausumusuğındkrdzzşğg lndğ< fıuzü mg ihuxzuz sşğ ausuwz=uwrz mşuz=rz! Fiıua şz= nğ auöuğudnğzşğnd yuyu=rz kuğüsuz auzeriuju, m'glluz= şkt mnpsşğg ağudrğşz= udşlr hupuğrdz gllulnd nd udşlr brzrv skznlnğır st< lnd,ndszşğ yzıxşlnd sşğ auğjşğndz! SUĞSUĞU |
ÜNDÖMNDZOND?R ŞMŞPŞJDNW ETH?G ŞĞTM AUSUWZ?UWRZ *ĞUMUĞÜR KRD STM AUĞJZ TĞ |
Şğtm üğu, trz= Ündömndzond=r İ$ Üğrünğ Lndiudnğrv şmşpşjdnw st< huıuau, eth=r suirz^ nğ wu<nğenp cusşğndz euğqud ausuwz=uwrz +ğumuğür krd stm auğjg nd uzsr<uhti ışp üğudşj gzmşğuwrz juzjşğnd st< nd lğuındumuz muw=t<şğnd şd aşxuışirlr muwuzzşğnd lndğşğnd çuczrz st<! Sr<uethg muğşdnğ t^ nğnfaşışd rzvhti mg ışizndr ağuhuğumndu, ışiuzrdkşğtz^ {aşğnig rğ zhuıumg rğuünğ,şlt uxu<´^ muzü m'uxzt^ m'ndindszuirğt^ mg erıt bndğ<çnlnğg^ ktşd mg ışizt nğ anz =usşğuzşğ muz^ çuwj aumuxum uwe çnlnğrz^ iuxzuiğındkşusç r fşğ<nw fşğ m'şllt nd .uvg euğhuir fğuwtz yğjzşlnf^ mg zşıt üşırz! Wşınw^ muğ,şi kt çuz sg vt şpu,^ mg =ult nd mg aşxuzuw eth=r fuwğtz! Şmşpşjdnw Kupuwrz :nğandğer Uışzuhşı Şenduğe Uwfuöşuz çnlnğ yuiışğz nd ışiuzrdkşğg wuzqzu, t niırmuzndkşuz nd arsu aşıu=zzndkrdz mg muıuğndr uwe uzqg wuwızuçşğşlnd ndppndkşusç! Ausuwz=g uzauzüriı t huıuauğtz^ nğnfaşışd uwluışujndkşuz eğişdnğnds mg ışizt uwi eth=rz st<! At- Erışl ıuz= nğ şğtm şmşpşjdnw Kupumuzndkrdzg fuğhşızşğ muzvşj nd .uvg euğqşul öşışpşl ındud euğhuir fğuw! Uwi uxınd ul Ündömndzond=r Üuduxuhşıg^ Uhuanfndkşuz Iz+ğtzz nd kupuhşıg uwjşlşjrz şmşpşjr nd ışpdnwz fğuw çujuığndkrdzzşğ uxrz Uışzuhşıtz! |
{ŞUİİGUIU´Z FŞĞUÇUJNDŞJUD NĞHTİ CNPNFĞEUFUĞNDKŞUZ ND UÖUINDKRDZZŞĞND MPÖR |
Şuiiguıu mpörz ı.ndğ nd ,uzğ wrbnpndkrdzzşğ m'uğkzjzt çnlnğ uwz suğenj s+ı^ nğnz= umuzuışig şpu, trz kt rzvhti uwe mpörr fğuw ışpr ndzşju, euıufuğndkşuz rçğşd aşışduz=^ şğmğrz Fuğvuhşıg^ Uğıu=rz Ünğ,nj şd Şlsıumuz Zu.uğuğzşğg suauhuırcr m'şzkuğmndtrz işd çr, sg knplnf şğmğr huısndkşuz fğuw! 27 Suwri 1960 kndumuzrz huıuau, örzndnğumuz auğndu,r 60ğe ıuğşlrjrz +ğg^ şğtm Şuiiguıu mpörz fşğuçujndşjud nğhti cnpnfğeufuğndkşuz nd uöuındkrdzzşğnd mpör! Azüusşuw aimuwu,udul ub.uıuz= ıuğndşjud nd şğtm şğşmnwşuz cusşğndz muıuğndşjud auzeriudnğ çujndsg% Zu.uüua Tğınpuzr^ muxufuğndkşuz uzeuszşğnd^ St- Mpör cusuznpzşğg zudusuınwjrz st< {mg ersudnğndrz´ uwz oushğndmzşğnf^ nğnz= .lndu, trz qşğçumulşul =upu=uütızşğtz! Iu.ıumt oushğndmzşğnf huıg mpörr ustztz ndbuüğud fuwğşğtz stmz t! Mpörr Cnpnfğeufuğndkşuz şd uöuındkşuz kuzüuğuzr çuj+kşuw çucrzzşğtz stmndz st< ub.uğar çnlnğ lşöndzşğnf üğndu, t {Uöuındkrdz´ çuxg! Uöeşjrm t zuşd ethr şğmrz= çuğqğujnp wndbuğquz sg^ ndğ huımşğndu, şz qşğçumulşul =upu=uütızşğnd mnpst rğşzj auğuöuızşğndz ndpuğmndu,^ çuwj rğumuzndkşuz st< vndpuğmndu, zusumzşğg! Wrbşjzşz= nğ 27 Suwri 1960r örzndnğumuz auğndu,tz şı= Şuiiguıuwr st< auiıuındu, tğ örzndnğumuz wuındm euıuğuz sg şd uwe +ğşğnd Zu.uüua Otlul Huwuğz ul zşğuxşul 592 anür muzüzu, trz euıuğuzr ux<şd! Fuğvuhşı Uızuz Stzıtğti^ Uğıu=rz Ünğ,nj Zu.uğuğ (ukra Xrdbkrd Ö+ğlnd şd Şlsıumuz Zu.uğuğ Auiuz Ynluk=uz suauhuırcr euıuhuğındu, trz! Suauhuırcr forxg uğqumndu, tğ 15 İşhışsçşğ 1961rz! Ynluk=uz şd Ö+ğlnd 16 İşhışsçşğrz^ rim Uızuz Stzıtğti 17 İşhışsçşğrz mu.upuz auzndu, trz! |
PATRİK SAHAK II: GARABED PAYLAN’A CEVAP |
;$ :sç$- 27 Mayıs 2020 Sayın Arev Cebeci’yle İnstagram yayınında 26 Mayıs akşamı söyleşide bulunan HDP Diyarbakır Milletvekili sayın Garabed Paylan, şahsım Patrik Sahak II.nin adaletsiz bir seçimle, koltuk hırsıyla, devlet tarafından patrik yapıldığımı ve bunun için benim patrikliğimi tanımadığı ve tanımayacağı iddiasını başka zamanlarda defalarca beyan ettiği gibi yine tekrarlamıştır. Her ne kadar bu gülünç iddiaya uzun bir süre yanıt vermeme eğiliminde olsak da bunun konuya yeterince vakıf olmayan ya da geçmiş süreçleri iyi hatırlayamayan insanların aklını bulandırmaya vesile olacağı kaygısıyla konuya açıklık getirme gereği hissediyoruz. 1. Neredeyse 12 yıldır yapılamayan patrik seçimi, çok zorlu süreçlerden sonra en nihayet Değabah ve Seçim Müteşebbis Heyetinin seçimiyle yapılabilir hale geldi. Resmi merciler seçim talimatnamesi olarak 1863 Ermeni Nizamnamesinin hükümlerini gönderdi. Yurtdışı bazı episkoposların seçimine engel teşkil eden Talimatname hükmü, toplumun tüm kesimlerince tartışıldı ve bunun seçimlerin yapılması önünde bir engel olmadığı aşağıdaki merciler tarafından demokratik oylamalarla kabul edildi. a. Vakıf Başkanları Meclisi, b. Müteşebbis Heyet, c. Ruhani Kurul, d. Ruhaniler Genel Meclisi. Elbette bu oylamalarda kendi istedikleri sonuçlar çıkmayınca demokratik mızıkçılık yapmakta hiçbir beis görmediler. 2. İki adaylı seçimin adaletsiz olduğunu iddia edenlere, Cumhuriyet devrinde yapılan seçimlerin hiçbirinin ikiden fazla adayla yapılmadığını, hatta bazen tek adayla yapıldığını hatırlatmak isteriz. 3. Söyleşisinde gözünü koltuk hırsı bürümüş iki İstanbullu Srpazanın ve duyarsız yöneticilerin bu büyük(!) adaletsizliğe ses çıkarmadığını iddia eden sayın Paylan, her nedense bu seçimin Cumhuriyet döneminin en geniş katılımlı seçimi olduğunu ve halkın patriğini seçmek için sandıklar önünde uzun kuyruklar oluşturduğunu hatırlamak ve hatırlatmak istemiyor. Kendisi gibi seçimlerin adaletsiz olduğunu iddia edip beyaz oy kullananlar, 15 bine yakın oyun sadece 300ünü teşkil ediyordu. Yani halk kendisi gibi düşünmüyordu. Ama bizim demokrasi havarilerimiz ve salon sosyalistlerimiz yanında halk ne bilir ki! Eğer Talimatnameye itiraz edilseydi, biz hala patrik seçimini konuşuyor ve gelecek yeni talimatnameyi bekliyor olacaktık. Ama olsun, varsın toplum mahvolsun ama tuzu kuru demokratların “adalet” saplantısına herkes şapka çıkarsın istiyorlardı. Onlar halkın mesajını hala anlamamışlar ve hala şaşkınlıkla entel kafalarını kaşıyıp duruyorlar. 4. Garo Paylan, seçimlerin akabinde sayın Cumhurbaşkanına ve sayın İç İşleri Bakanına gönderdiğimiz normal protokol teşekkür mektuplarını daha ne kadar suiistimal edecek? Bütün patrik seçimlerinden sonra yapılmış bu rutin yazışmanın, benim halkın seçtiği değil, devletin atadığı bir Patrik olduğumu kanıtladığı, bunun için onlara teşekkür ettiğim çarpıtmasını ve yalanını daha ne kadar sürdürecek? 5. Patrik olmamı Dünya Ermenileri Katolikosu Karekin Hazretleri, Kilikya Katolikosu Aram Hazretleri, Yeruşalim Patriği Nurhan Hazretleri ve Ermeni Kilisesinin tüm episkoposları, Ermeni Katolik ve Protestan kiliseleri, kardeş kiliseler, Ekümenik Patrik Bartolomeos Hazretleri ve Papa Hazretleri tebrik etmişler, herhangi bir adaletsizlik olduğuna ilişkin en küçük bir imada bulunmamışlardır. Ermenistan Cumhurbaşkanı ve Başbakanı da adaletsizce seçilen patriği tebrik kervanına katılmışlardır. Garo beyin kışkırtmasıyla HDP haricinde tüm partiler de patrik oluşumuzu kutlamışlardır. Ama tüm bunların fevkinde bu ülkenin Cumhurbaşkanı ve devlet ricali patrikliğimizi onaylamış, tebrik etmiş ve kisve giyme yetkisiyle donatmıştır. Seçilmemizin akabinde halkımın yaşadığı coşku ve sevinci ise en büyük onay kabul ediyorum. Bizim Türkiye Ermenileri 85. Patriği olduğumuzdan yana hiçbir kuşkumuz yok. Sadece yürek sızımız var. Geçmişin yaralarını iyileştirmek yerine onları sürekli kanatmaya yönelik bu tutumlar bizi çok çok üzüyor. Garo Paylan gibi değerli insanlarımızın akıl tutulması, yanlıştan geri dönmeme inatları, hep haklı, hep en doğru, hep en adil gözükme çabaları ve neleri yıktıklarının farkında olmadan hayali kuleler inşa etme hevesleri bizi derin bir düş kırıklığına uğratıyor. Garo Paylan bir Kürt partisinin hiyerarşisinde yüce mevkilere gelişiyle gurur duyarken, kendi halkının hiyerarşisine ne kadar zarar verdiğinin farkında bile değil. Değil mi acaba? Ermeniliğiyle Kürt davasına hizmet ederken, aynı Ermeniliğiyle kendi halkının yönetimini acımasızca baltaladığının gerçekten farkında olmayabilir mi? Yoksa tam da istediği bu mu? Arev Cebeciyle yaptıkları söyleşide o sözünü ettikleri cemaatteki köklü değişimleri nasıl gerçekleştirmeyi umuyorlar? Öncelikle adaletsiz Patriği al aşağı ederek mi? “Üç vakte kadar” bunu becereceklerinden gayet emin konuşuyordu sayın Garo Paylan. Bölük pörçük olmuş bu halkı daha ne kadar bölmeyi düşünüyorlar? Garo Paylan’ın düşü, Hrant Dink’le Mesrob Badriark’ın birbiriyle kapışma kabusunu bu topluma yeniden yaşatmak mı? Biraz daha gayret ederse başaracak gibi. Kızgınım. Bu kısır döngülerin bu cemaate kurtuluş gibi sunulmasından dolayı, kavgaları büyüten ve yücelten, ama onları adalet, birlik ve kardeşlik laflarıyla soslayan entelektüel şımarıklığa karşı kızgınım. Halkımın evlatlarının birbirini tüketen hırslarına, heba edilen zamana ve bir türlü oluşturamadığımız ortak akla hayıflanıyorum. Kızmaya hakkım olduğunu ama umutsuz olmaya ise asla hakkım olmadığını biliyorum. Hala dönüş olduğuna, sayın Garo Paylan’la köprülerin bütünüyle yıkılmadığına inanmak istiyorum. Zaman gösterecek. Ben umutla bekleyeceğim. Dualarımla Sahak II Türkiye Ermenileri Patriği |
ÇUJ ZUSUM I$ İUAUM UĞ?$ SUBULŞUZRZ |
;$ :sç$- Սրբազան հայր, Համավարակի շրջանին, հանրութեան հետ զօրակցութեան կէտերէն մին կը նկատէի «Մեր հայեր» խմբակը, որու յայտագրին ընթացքին ուղղուած հարցումի մը պատասխանելով կրկնեցի պատրիարքական ընտրութեան վերաբերեալ իմ կարծիքս, զոր յայտնած էի նախընտրական շրջանին եւս։ Դառնութեամբ տեսայ սակայն, որ այս կարծիքիս դիմաց հրապարակած էք զիս եւ մեր համայնքի անդամները որպէս թիրախ ցոյց տուող գրութիւն մը՝ գործածելով այնպիսի ոճ մը, որ վայել չէ հոգեւորականի մը։ Անցեալ տարի կայացած պատրիարքական ընտրութեան համար Ներքին գործոց նախարարութեան ուղարկած կանոնադրութիւնը լրջօրէն կը հակասէր 1961- Անշուշտ գործընթացը մէկ արտացոլումն է Թուրքիոյ ժողովրդավարութեան առկայ կաղացումներուն։ Դուք այդ շրջանին կը վարէիք պատրիարքական տեղապահութեան պաշտօնը եւ դժբախտաբար ի գործ չդրիք կանոնադրութիւնը բողոքարկելու ձեր իրաւունքը, զոր գործածած էին ձեր նախորդները։ Նախքան ընտրութիւնը, անձամբ փոխանցած էի ձեզի, թէ «նման պայմաններու տակ կայանալիք ընտրութիւնը հանրութեան խղճին առջեւ պիտի չարդարանայ, ընտրեալ պատրիարքը հարկ եղած յարգանքը պիտի չվայելէ»։ Անցեալ տասնամեակին որպէս «պատրիարքարանի դրածոյ» պաշտօնավարած Արամ արք. Աթէշեան իրաւամբ վերածուած էր հանրային ընդդիմութեան թիրախին։ Շատ լաւ գիտէիք, թէ իրեն եւ ձեր միջեւ կայանալիք ընտրութեան մը արդիւնքին «պիտի յաղթէք» եւ պիտի հաւաքէք բոլոր այն քուէները, որոնք ձեզի պիտի տրուին ի հեճուկս Աթէշեանի։ «Աթոռի տենչը» պատճառ դարձաւ, որ ոտնակոխ ընէք մեր աւանդութիւնները եւ ձեր հոգեւոր եղբայրներուն թեկնածութեան իրաւունքը։ Հուսկ, «շահեցաք» ընտրութիւն մը, որու ընթացքին մեր համայնքի անդամները մեծ մասամբ քուէարկած էին որպէսզի «Արամ Աթէշեանը պատրիարք չըլլայ»։ Մեր հանրութեան ծանրակշիռ մէկ հատուածը, որուն մաս կը կազմեմ նաեւ ես, անցեալ տարուան պատրիարքական անարդար ընտրութեան վերաբերող իր կարծիքները ինչպէս երէկ, նաեւ այսօր, կը փորձէ բացէիբաց յայտնել՝ առանց հեռանալու պատրիարքութեան նկատմամբ իր ունեցած սիրոյ եւ յարգանքի զգացումներէն։ Այս ընդդիմադիր կեցուածքը, կը մտածեմ, պէտք չէ ընկալէք որպէս վատութիւն կամ թշնամութիւն։ Վերջապէս կատարուած քննադատութիւնն ու ընդդիմութիւնը կը փորձենք ընել Թուրքիոյ հայոց պատրիարքութիւնը դարձնելու համար հաստատութիւն մը, որ աւելի զօրաւոր է եւ արժանի՝ աւելի մեծ յարգանքի։ Մտահոգութիւնս հետեւեալն է. այս խաւար ժամանակաշրջանին ձեզմէ պիտի պահանջուի վճարել տուրքը այս աթոռին, որ ձեզի շնորհուած է պետութեան ստիպմամբ։ Կը մաղթեմ, որ այս պարագային ամուր ըլլաք։ Ձեր գրութեան մէջ ոչ ճիշդ արտայայտութիւններ ունեցած էք Ժողովուրդներու ժողովրդավար կուսակցութեան (ՀՏՓ) հասցէին, որու հիմնադիրներէն մէկն եմ եւ կ՚անդամակցիմ իր վարչութեան։ ՀՏՓ- Ինչպէս քանիցս պատահած է անցեալին, մեր երկրին մէջ կը տիրէ անխիղճ ու անարդար մթնոլորտ մը, որ անխուսափելիօրէն իր անդրադարձը կ՚ունենայ նաեւ մեր փոքրիկ համայնքէն ներս։ Այս խաւար շրջանը վաղ թէ ուշ պիտի վերջանայ։ Ժողովրդավար հասարակութեան մէջ փոփոխութիւնները տեղի կ՚ունենան ժողովրդավար ընտրութիւններու արդիւնքին։ Երբ որ այս մթնոլորտը ստեղծուի՝ յուսամ մեր հասարակութենէ ներս եւս փոփոխութիւնները պիտի կատարուին ընտրութիւններով։ Այդ օրը երբ գայ եւ երբ դուք պատրիարք ընտրուիք ժողովրդավար ընտրութեամբ՝ ձեզ առաջին շնորհաւորողը ե՛ս պիտի ըլլամ։ Այս մթնոլորտին մէջ հայ համայնքը կարիք չունի քանդիչ վիճաբանութիւններու։ Այս շրջանին մեր բոլոր ուժերը կ՚առաջարկեմ կեդրոնացնել հայ համայնքի կուտակուած հարցերը լուծելու վրայ։ Յարգանօք՝ |
BEYKOZ SURP NİGOĞAYOS KİLİSESİ VAKFI AÇIKLAMASI |
İınğşd mg ağuıuğumşz= Htw=+ör İ$ Zrmnpuwni şmşpşjdnw Kupuwrz :nğandğer şlsıumuz ışpşmuürğg^ nğ ağuhuğumndşjud nğhti huıui.uz İ$ Yğmrv Uöüuwrz Arduzeuznjr Anüuçuğqndkşuz Uışzuhşı Hşığni Brğrz+plndr wuwıuğuğndkrdzzşğndz! 2020- Vakfımızın finansal durumu ile ilgili olarak şeffaflık ilkemiz gereğince paylaştığımız veri ve bilgilerin, son zamanlarda bazı çarpıtmalara konu olduğunu gözlemekteyiz. Vakfımıza kamulaştırma davaları neticesinde hiç gelmemiş olan bazı rakamlar telaffuz edilmekte ve bizim açıkladığımız verilerle arasındaki anormal farklar insanların kafalarında soru işaretleri oluşturmaktadır. Daha önce de çeşitli seferler kamuoyuna açıkladığımız gibi vakfımız kamulaştırma davalarının kazanılması neticesinde her biri yaklaşık 20 milyon TL olan iki tazminat almaya hak kazanmıştır. Bunlardan birinin tutarı yaklaşık iki yıl önce bize ulaşmışken, ikincisi taksitler halinde son aylarda gelmeye başlamış ve halen yaklaşık 5 milyon TL’si tahsil edilmemiştir. Bu paranın da gelmesi ile birlikte vakfımızın kasa mevcudu yaklaşık 45 milyon TL’ye ulaşacaktır Görüldüğü gibi bu süreçte finansal kazanç elde edebildiğimiz kısım çoğunlukla ilk davanın kazanımı olup, bu rakamla hem vakfın hesabındaki para artmış hem de ihtiyacı olan cemaat kurumlarımıza bağışta bulunulmuştur. Tarafımıza haksız yere sürekli olarak yapılan eleştirilerden biri, devlet yetkililerinin tavsiyesine rağmen gelen kamulaştırma parası ile mülk almamamızdır. Kamulaştırma bedelleri konu edildiğinde mülk almak elbette aklıselim bir tavsiye olabilir. Bizim de nihai hedefimiz budur. Ancak mülk alımı için en uygun zamanı beklemek de bizim sorumluluğumuz ve görevimizdir. Konunun tüm uzmanları 2 sene önce alınan bir mülkün, bugün %30 daha düşük fiyatla alınabileceğini ifade ediyorlar. Bu durumda 2 yıl önceki öngörülerle 20 milyon TL ile mülk almayarak şu anda 6 milyon TL’lik bir tasarruf elde edilmiştir. Ayrıca elde tutulan nakit para ile en az bu kadar da faiz geliri kazanılmıştır. Ekonomi ile ilgilenen herkesin bildiği bu gerçekler karşısında son yıllarda, bizim gibi kamulaştırma bedeli elde etmiş hiçbir vakfımızın gayrimenkul almadığı bilinmektedir. Hal böyle iken, kamulaştırma parası ile hemen mülk almanın sadece bizim vakfımıza ait bir zorunluluk olarak sürekli öne sürülmesindeki çifte standardı anlamakta güçlük çekiyoruz. Haksız eleştirilerdeki bir diğer çifte standart ise vakfımızın diğer cemaat kurumlarına yaptığı bağışlarla ilgilidir. Yönetimimiz kamulaştırma bedellerinin ulaşması neticesinde bir taahhütname hazırlayarak hem ana paranın korunması amacıyla hem de cemaatin beklenti ve ihtiyaçlarına paralel olarak gelecekte elde edeceği finansal gelirlerin %40’ını, kira gelirlerinin ise %90’ını cemaati ile paylaşma kararı almış ve gerçekleşen finansal gelirleri ile ilgili olarak bunu uygulamıştır. Vakfımızın bugüne kadar yapmış olduğu bağışlar yıllık 1,5 milyon TL, toplamda 2020 yılı dahil olmak üzere 4,5 milyon TL’dir. Bunların tamamına yakını Patrikhanemiz ile okulu olan cemaat vakıflarına yapılan bağışlardan oluşmaktadır. Bu miktarlardaki bağışları mal varlığı olan ve kamulaştırma bedeli elde etmiş diğer tüm vakıflarımız da yapmaktadır ve yapmalıdır. Bazı vakıflarımızdaki gelir fazlalığı ile bazılarının devasa bütçe açıkları arasındaki orantısızlık herkes tarafından bilinmektedir ve bunun tek çözümü bizim de dahil olduğumuz paylaşım sistemidir. Durum bu şekilde iken, vakfımızın yaptığı bağışları sürekli eleştiri konusu yapmanın ne anlamı vardır? Unutulmamalıdır ki, yasada yeri olmayan dayatmalar yapmak diğer tüm vakıflarımız için de emsal teşkil ederek cemaat için telafisi çok zor sonuçlar doğurabilir. Bunların dışında, bugün vakfımızın kasasında bulunan para daha yüksek miktarda olabilir miydi? Döviz ve borsa gibi getirisi belli olmayan yatırım alanlarında faaliyet gösterilse ve doğru hamleler yapılsaydı, evet bir miktar daha yüksek olabilirdi. Ancak bu hiçbir zaman bazı ortamlarda telaffuz edilen abartılı rakamlara ulaşamazdı. Madalyonun bir de diğer yönü var ki, bu alanlardaki yanlış bir zamanlama ile elde olan cemaat parasının önemli kısmı kaybedilmiş de olabilirdi. Gerek 2018 yılında, gerek son 2 haftada döviz kuru ani artışların sonrasında hızla düşmüş ve bu zamanlarda yüksek kazanç beklentisi ile alım yapanlar büyük zararlara uğramışlardır. Vakfımızın döviz veya borsa spekülasyonu yapmak, ekonomideki geçici şoklarda yüksek kazanç sağlamak gibi hedefleri yoktur. Devlet yetkililerinin mülk alımı konusundaki tavsiyesini sürekli göz önünde tutarken, aynı yetkililerin Türk Lirası’na güvenilmesi konusundaki çağrılarını görmezden gelmek, sürekli döviz hesabı ile zararlardan bahsetmek tutarlı bir davranış değildir. Hesabı verilemeyecek bir şey varsa, o da devletten gelen kamulaştırma paralarını yabancı ülke paralarına yatırıp bunun neticesinde zarar etmektir. Vakfımız hiçbir zaman bu duruma düşmeyecek ve tüm cemaate ait olan bu paranın büyük kısmını risksiz yatırım alanlarında değerlendirmeyi sürdürecektir. Tüm bu süreçte bize büyük katkı sağlayan değerli dostumuz Harutyun Şanlı’yı yakın zamanda kaybetmiş olmanın acısını yüreklerimizde taşırken, onun çalışma arkadaşları olarak aynı inanç ve ilkelerle, tek merkezimiz olan Patrikhanemiz önderliğinde, yapılacak olan halk seçimi ile yetkiyi halkın seçeceği bir yönetime devredeceğimiz güne dek bu göreve devam edeceğiz. Vakfımıza gelen kazanımların bugüne kadar ne şekilde değerlendirildiği ve bundan sonra ne olacağı ile ilgili her türlü konuda cemaatimizdeki tüm yöneticilerle görüşmeye, onların sorularını yanıtlamaya hazırız. Haziran ayında hazırlanacak olan 2019 yılı bilançomuz da 2018 yılı ile karşılaştırmalı olarak yine cemaatimizin dikkatine sunulacak ve bahsettiğimiz verilerin daha net şekilde görülmesi sağlanacaktır. Saygılarımızla, Beykoz Surp Nigoğayos Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu ve Danışmanları |
SAYIN BEDROS ŞİRİNOĞLU’NA ÇAĞRI |
;$ :sç$- Geçtiğimiz günlerde, Esayan Okulumuz’un müdirelerinin görevden alınması bağlamında, katıldığınız bir canlı yayında yorumda bulunurken tartışmayı hayli ilginç bir mecraya sürüklediniz. Tamamen ihtimal seviyesinde de olsa, bizi gerçekten çok şaşırtan bir iddia ortaya koydunuz. Beyoğlu Vakfı yöneticilerinin bu tasarrufunu geride bıraktığımız patrik seçimini kaybedenlerin tetiklediğini ve toplumumuzda bazı kesimlerin seçim sonucunu hazmedemediğini iddia ettiniz. Mesnetsiz ifadeleriniz ve ihtimal olarak sunduğunuz hayal ürünü iddialarınız kaçınılmaz olarak cemaat çevrelerinin dikkatini üzerimize yöneltmiş bulunmaktadır. Bu bağlamda aşağıdaki hususların iyi bilinmesini yararlı ve gerekli addetmekteyiz. 1- 2- 3- 4- 5- Dualarımızla, BAŞEPİSKOPOS ARAM ATEŞYAN |